top of page
Yazarın fotoğrafıEmre Yeşim

SANAT - TOPLUM - MODA

POST APOCALYPTIC FASHION


BÖLÜM 1.

Günümüz sosyolojik yapısı ile değerlendirildiğinde moda kavramı; tüketim toplumlarının ideolojik yapısının bir parçası olarak sürekli güncellenen ve üretilen bir meta halini almıştır. Moda algısının oluşturulması için gerçekleştirilen tüm uygulama ve faaliyetler bu yapının geliştirilmesine hizmet eder ve karşılıklı olarak birbirini yeniden üretir. Bu bağlamda bir endüstri olarak değerlendirebileceğimiz sistemimizin, moda kavramıyla ileri sürülen bir parçası; güzellik algısı, benlik algısı ve beden imajı gibi imgeler yaratma yoluyla görünür kılınmaktadır. Tüketim sisteminin bu şekilde manipüle edilmesiyle tüketicinin ihtiyacından çok psikolojik taleplerini gidermesi şeklinde kendiliğinden evrilen bu oluşum doğrudan toplumun alt ve üst yapılarını ve bunların ilişki ve ideolojilerini yansıtmaktadır. Aynı zamanda böylesine bir toplumsal çerçevenin merkezinde o toplumun sanat anlayışı yatmaktadır.

Moda popüleritesinin, değişime ve güncelliğe bağlı olduğu ve bilakis modernist yaklaşımların hakimiyetindeki günümüz toplumlarında sanatsal perspektifin oldukça önemli bir yeri vardır. Sanatsal perspektifin tarihsel gelişim süreci ve bu süreçten doğrudan doğruya etkilenen toplumsal yapı ve dolayısıyla da moda, bu yönüyle ele alındığında, sanatın doğuşuyla modanın kavramsal ilişkisi daha açık bir şekilde görülür. Maddi hayatın üretim tarzı, hayatın toplumsal, politik ve entelektüel süreçlerini ve buna bağlı olarak sanat anlayışlarını, toplumsal alt-üst yapılarını ve ideolojilerini ve tüm bunlarla birlikte moda anlayışlarını da belirler. Bu durum, temel etken olarak sanatın doğuşunda işin rolü olarak açıklanabilir.

Temel bir ihtiyaç olan en ilkel haliyle iş, insan eli tarafından yapılmaya ve geliştirilmeye başlandıkça, insan eli tarihte sürekli artan bir gelişimle kusursuzlaşmış ve iş tanımının komplike modellere evrilmesi ve insan elinin yaratma kabiliyetiyle karşılıklı olarak gelişen iş tanımı algısı sanatı ortaya çıkartmıştır. Temel ihtiyaçlar ne ölçüde kısıtlıysa, bu şartlar içerisinde gelişen insan algısı için duyarlılığın öznel zenginliği ve anlamlılığı da o ölçüde kısıtlıdır. İnsan duyarlılığının öznel zenginlikleri, insanın nesnel olarak açılan zenginliğinden doğar. Duyuların oluşumu insanileştirilmiş doğanın bir sonucudur.

Bu bağlamda geniş çaplı bir değerlendirme ile geçmişten günümüze moda anlayışlarının analiz edilebileceği gibi, gelecek toplumlarda sanat ve moda anlayışlarının yeri, önemi ve işlevi de öngörülebilir. Ve bu sayede kültürlerdeki devinimin süreç içerisinde moda kavramında ne gibi farklılıklar yaratacağı, neleri değiştireceği veya değiştirmeyeceğine dair yapılacak değerlendirmeler; geleceğin moda anlayışları hakkında çıkarımlarda bulunabilmek için ihtiyacımız olan en önemli kaynak haline gelir.


Bölüm 2.

Modern toplumlardaki en büyük yanılgı, toplumsal gelişimin çok farklı sonuçlar doğurabileceği ve toplumun süregelen modernist yaklaşımlarında köklü değişiklikler meydana getirecek kırılmalara sebep olabileceği seçeneğinin, toplumların bozulmayan bir ivmeyle kendilerini geliştirebileceği ve ütopik bir toplum modeline doğru gelişmeye devam edeceği seçeneği kadar gerçek ve olası olduğunun unutulmasıdır. Sanatta ve edebiyatta her ne kadar toplumsal süreçlerin ortaya çıkarttığı seçenekler etraflıca değerlendirilip işlense de tasarım; eğer modern toplumların tasarımıysa çoğunlukla yaklaşımlarını yine modernist yaklaşımlara göre şekillendirir.

Farklı bir bakış açısı sağlayan bu yaklaşımla tasarım fikirleri; beklenenin aksine gerçekliğinden hoşnut olunmayan koşullara evrilmiş toplumsal bir yapıda, sanatın ve aynı bağlamda modanın var olabileceği durumlara göre şekillenir. Bizim bildiğimizden farklı bir toplumun modası ve tasarım anlayışını belirlerken ihtiyacımız olan kaynak elbette sanat, toplum ve moda hakkında yaptığımız sosyolojik çıkarımlar olacaktır.


DİSTOPİK VEYA POST-APOKALİPTİK TOPLUMLAR İÇİN MODA ÖNGÖRÜSÜ

Öncelikle unutmamak gerekir ki insanın içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun giyim ve giyinme biçimi önemini asla yitirmez. Fakat sanat anlayışı veya moda olmaksızın giyim, insanın içerisinde bulunduğu koşullara göre tasarım ergonomisinin en ilkel haliyle şekillenir ve giyim; giyimin en temel amacına hizmet etmiş olur. Sanat, moda ve tasarım anlayışlarının var olduğu aynı koşullarda her ne kadar araçsal akıldan dışlanan unsurların ve rasyonel amaçların güçlü bir biçimde olumlanması sanat ve moda için geçerli bir bakış açısı olsa da, ‘’sanat, toplum ve moda’’ hakkında yaptığımız çıkarımlarda da bahsedildiği gibi sanat tasarım ve moda anlayışını, maddi hayatın üretim tarzı belirler. Moda, içinde bulunduğu koşullara göre adapte olabilme kabiliyetini bu şekilde gösterir ve endüstrinin bir parçası olarak varlığını bu şekilde sürdürür.

Varsayımlarımızın somutlaştırılmış örneklemeleri ve bu örneklerin sosyolojik sağlamaları ile varsaydığımız yapının moda tasarımını biçimlendirebiliriz. Kirli havadan ciğerlerimizi, tozdan gözlerimizi ve cildimizi korumak zorunda kaldığımız, giydiğimiz kıyafetlerin hareket kabiliyetimizi daha çok etkilediği, üretim ilişkilerinin ve toplumsal politik ilişkilerin günümüzden daha radikal olduğu ve toplum psikolojisinin buna göre şekillendiği bir ortamda moda, içinde bulunduğu ortamın gerekliliklerine adapte olmalı ve tasarım, bu gerekliliklerin karşılanabileceği biçimden yola çıkarak toplumun sosyal yapısının sağladığı sanat anlayışlarını da yansıtacak kaygıları taşımalıdır.

68 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page