Sanatı ve zanaatı tarihsel olarak ele alırsak eğer, - kavramsallığından çok uzak bir bilinçle olsa bile- zanaat işlevinin sanat işlevinden çok önce ortaya çıktığını görürüz. Zanaatın tam açıklamasını yaparsak bu tarihsel öndegelişi de anlamlandırırız. Zanaat; İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren işe denir. İnsan ve işin bir araya gelmesinin tek sebebi gereksinimdir. Gereksinimlerin karşılanması gerektiği bilincinin oluşmasıyla birlikte çözüm üretme yani sanat ve zanaat kavramlarından da önce tasarımın ortaya çıktığını görüyoruz. En ilkel akıllarla tespit edilmiş bir problemin başarılı bir şekilde çözülmesi süreci tasarım, bu sürecin başarılı bir şekilde tamamlanıp ortaya fiziksel bir sonuç çıkarılması süreci ise zanaat olarak değerlendirilebilir. Tabi ki bu değerlendirme esnasında fiziksel bir sonuca ulaşmada insan ve kaynaktan başka bir etken olmayacağı şartını da unutmamak gerekir ki günümüzde aynı süreç zanaatten çok uzak biçimlerde de gerçekleştirilebilir. Aslına bakarsak zanaatın gerçekleştirilebilmesi için gerekli şeyler bilinç, ihtiyaç, bilgi ve kaynaktır. Bunlar bir arada var ise zanaat işlemi mutlaka gerçekleşir. Eğer biri bile eksik olursa zanaat işlemi gerçekleşemez. Örnek verecek olursak ayakkabı yapmayı bir zanaat olarak değerlendirdiğimizde ayakkabı yapma zanaatının gerçekleştirilebilmesi için öncelikle bu işlemi gerçekleştirecek insanın bilinç sahibi olması gerekir. İkinci olarak insanın ayakkabıya veya ayakkabının varlığına herhangi bir anlamda ihtiyacı olması gerekir aksi taktirde ayakkabı yapma fikri hiç var olmaz. Üçüncü olarak ayakkabıya ihtiyacı olan ve ayakkabı yapması gerektiği bilincine sahip olan birinin ayakkabı yapması için ayakkabı yapmayı bilmesi gerekir eğer bilmezse nasıl yapacağını bilmediği bir şeyi yapamaz. Ayrıca nasıl yapacağını biliyor olsa bile ayakkabı yapması için ihtiyacı olan kaynaklara yani alet edevat ve hammaddeye sahip değilse yine ayakkabı yapamaz. Bu sebepler zanaatin gerçekleşmesi için gerekli ön koşullardır ve tarihte de ancak bu ön koşullar bir araya geldiğinde bu tür bir işin gerçekleşmesi mümkün olmuştur. Bu gibi ön koşullar birçok işlev için geçerli olduğu ve ön koşulların sayısı en az, az önce verilmiş örnekteki kadar olduğu için zanaatin insanlık tarihindeki gelişim süreci oldukça geniş bir zamana yayılmıştır. Zanaatin bilimin ve tekniğin gelişmesiyle eş bir hızda yani geometrik bir ivmeyle gelişebilmesi az önce verilen örnekteki ön koşullara erişimin kolaylaşmasından kaynaklanmaktadır. Fakat zanaate duyulan talep bu gelişim ivmesiyle aynı oranda azalır çünkü zanaatin talep edilmesi sosyolojik ve toplumsal süreçlerin kültürel ve endüstriyel alanda gösterdikleri değişim çerçevesinde gerçekleşir. Zanaatin gelişimine katkıda bulunan bilim ve teknik, sosyolojik süreçlerle bir arada değerlendirildiğinde zanaate duyulan talebin önüne geçecek koşullara da zemin hazırlama eğilimini gösterir. Kısaca zanaate duyulan talebin azalmasının sebebi kapitalleşme ve endüstridir de diyebiliriz.
Sanat fikrine gelecek olursak; Sanat, bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan yaratıcılıktır. Ve bu sonuçlar estetik bir karşılığa tekabül eder. Sanatın oluşabilmesi için de zanaat için verdiğimiz örnekler geçerliliğini korur yalnızca ön koşullarda önceden kolaylıkla tahmin edilebilecek ufak farklılıklar vardır. Tarihsel olarak sanatın zanaatten sonra gelişinin sebebi, sanat oluşumunun ön koşulunun, zanaatın oluşumuna sebebiyet veren süreçlerin tamamlanması ve bu süreçlere ilişkin sosyopsikolojik bir doygunluğun gerçekleşmiş olmasıdır. Kısacası sanat bilinci esas olarak nitelendirebileceğimiz ihtiyaçlar karşılanmadığı sürece var olamaz. Sanat insan yaşamına dair esas ihtiyaçları karşılamaz. Zanaat ve sanatın birbirinden ayrıldığı en temel nokta burada ortaya çıkar; zanaatın temel işlevi fayda sağlamaktır. Sanat ise maddi beklentilerden uzak gerçekleştirilen bir eylemdir.
Tasarım ise bu ikisiyle birden bağlantılı ayrı bir alandır. Tasarım sanatın da zanaatın da bir parçasıdır ve tam anlamıyla bir tasarımcı hem sanat hem de zanaat alanlarında herhangi bir tasarım sürecinde başarılı olabilir. Eğer tanımını yapacak olursak tasarım için en öz ifade ‘’Tespit edilen bir sorunun fiziksel bir forma dönüşmesi sürecidir’’ diyebiliriz. Bir süreç olarak değerlendirilmesi gereken tasarım işi yalnızca sanat ve zanaat alanlarında değil hayatın neredeyse her alanında karşımıza çıkar. Herhangi bir sonuca ulaşmak için atılması gereken adımları oluşturmaya yönelik şekillenen kavrayış biçimi, tarihte tasarım anlayışlarını meydana getiren temel husustur. Bu önerme bize aynı zamanda tasarımın hayatın her alanında olduğunu da söyler. İnsanoğlu problem çözmeye devam ettiği sürece tasarım da varlığını sürdürmeye devam edecektir.
コメント